Ofisim ( Ben Çizdim )

12.12.2005

sevgi nedir aşk nedir ?

Aşk bir depresyon hareketidir. İpiyle kuyuya inemezsiniz. Sevgiyse taş taş üstüne koyarak inşa ettiğimiz, güvenilir bir köprüdür her zaman... Sevgi EMEKtir...

Birinden nefret etmenin tek yolu vardır.
Sevmenin yollarıysa tükenmez hiç. Bin tanedir çünkü.

En büyük hatalarımız hep bundan kaynaklanır. Hep bu yüzden yanılır umutsuz aşık, arsız sevgili, kıskanç koca... Karşımızdakinden bizi onu sevdiğimiz gibi sevmesini bekleyince bir şeyleri ıskalarız hep.

Çünkü herkesin farklı bir sevme biçimi vardır. Farklı bir sevgi gösterme biçimi. Bu biçimler kişisel tarihimizin yükseltileri arasından kıvrılarak bugüne kadar akmıştır. Değiştirmek istesek de elimizden bir şey gelmez pek. Zaten bütün karışıklık bunu farkemediğimiz zaman doğar.

Sevdiğimiz gibi sevilmek isteriz. Nasıl okşuyorsak öyle okşanmayı, nasıl avuturyorsak öyle avutulmayı bekleriz. Bunu görmeyince de sevilmediğimizi zannedip üzülürüz hemen. Oysa sevme biçimimiz bize özgüdür her zaman.
Sevgiyi bu kadar zengin kılan onun milyonlarca çeşidi olmasıdır zaten. her sevgi tektir, biriciktir.
Nefretse aynı nefrettir her zaman. Ondan çeşit yaratamazsınız. Bir insandan nefret etmeye başlamak için belli bir yer lazımdır. Somut bir sebep, güçlü bir garezi örtülü bir kıskançlık ya da...
Bir insanı sevmeye her yerden başlanabilir oysa.
Mesela yüzünden başlanabilir. Yüzündeki küçük bir yara izinden. Normalden biraz daha kemerli olan burnundan. Gözlerindeki küçük bir şehlahlıktan. Bunlar kusur olmaktan çıkıp sevigmizi ölümsüzleştiren birer mühre dönüşürler hemen.
Hatta onun kendi ruhunda ya da vücudunda beğenmediği yönlerine bile büyük bir hayranlık duyarız. Onun değişkelnliği, içe dönüklüğü, zaman zaman yaşattığı çözümsüzlükler bile tarihteki yerini alır hemen.
Biz onu seviyoruzdur artık. Onun farklı olmasının hiçbir önemi yoktur. Hatta bu farklılıklar yüzünden döner başımız. Onları kaderin karşımıza çıkardığı birer mucize gibi görür, pamuklar içinde saklarız.

İçten içe biliriz ama; başta hoşumuza giden farklılıklar; sona doğru birer birer nedene dönüşecektir. Sevigiyi başlatan şeylerle bitiren şeyler aynı olur çoğu zaman.
Sevig başlarken geçtiği yollardan geçer biterken.
Başta "ne kadar farklısın" diye sevip bağlandığımız insana sonlara doğru "ama sen çok farklısın" diye kızmaya başlarız. Farklar değişmemiştir oysa. Kahramanlar da aynı kahramanlardır. Zaman ince bir deniz esintisi gibi aşındırmıştır sevgimizi.

Cengiz Aytmatov'un o ünlü öyküsündeki dediği gibi; sevgi emektir...
kol gücüyle, yürek gücüyle, beyin gücüyle kurarız sevginin çatısını. İsteriz ki sert rüzgarlar başladığında sığınacak bir yerimiz olsun. hayat bizi oradan oraya savursa da bilelim; eninde sonunda sevginin koynunda uyuyacağımızı.
Sevig, aşktan çok daha sağlıklı bir şeydir. Onun biçimleri vardır ama.
Sevmeye başlamanın yolları ve yerleri vardır.
Karşımızdakinin yaptığı küçük bir kapris ya da ağzından çıkan sunturlu bir küfür bile sevmeye başlamamıza yol açabilir bazen. BAşkalarının kusur saydığı şeyleri tek tek toplayıp binamızın harcına katarız.
Sevgi emektir çünkü, biçimi ne olursa olsun.

hem onu şekillendiren biraz da bizim niyetimizdir. Kendi sevme biçimimizi karşımızdakinden bekler, bu beklentiyi ona dayatarak içinden çıkılmaz bir hale gelir herşey.
Nereden bilebilir insan, sevginin binbir çeşidi olduğunu ?
Karşımızdakine kendi sevme biçimini bulması için izin vermemiz gerektiğini ? Sevginin iki farklı sevme biçiminin sonsuz bir randevusu olduğunu ? Farkların birer uçurumdan çok, birer köprü sayılacağını ?

"Sevişmek çiftleşmek değil, tekleşmektir" demiş Cemal Süreya.

İki farklı insanın tek vücut olmasının şartı belli aslında: İki farklı insan olduğumuzu asla ve asla akıldan çıkarmamak. Bu basit gerçeği sevginin olmazsa olmazı yapmak.
Her sevgi için geçerli belki de bu; ister sevgilimiz sevelim, ister annemizi ya da bir arkadaşımızı.

Unutmamak lazım; nefret etmenin tek bir yolu var.

Sevmenin yollarıysa saymakla bitmez...

Tuna Kiremitçi

Aşkım bu yazıyı bir dergide okudum. Ne kadar da güzel anlatmış sevgiyi. Sanırım şimdi daha iyi anlıyorum, Aslında esas sebep benim sanırım. Senin beni; benim seni sevdiğim gibi sevmeni istiyorum galiba içten içe. Halbuki burada da anlaşıldığı gibi buna hakkım yok. Bu hakkı aramaya çalıştığımda ise bazı anlaşmazlıklar doğuyor.

Peki ya sen beni nasıl seviyorsun ?

Küçük kar yumaklarını büyütüp çığ haline getiren hep biziz aslında :-(

En azından ben kendi adıma, sevgini bana gösterebilmen için; yani sevgini kendi tarzında ifade edebilmen için; daha fazla çaba sarfedeceğim.

Su perim; Seni Seviyorum. Bunu çok iyi biliyorsun... Daima da seveceğim. Bu hep böyle olacak...